Ey yeşil bir ovanın, bağrından yükselen dağ!...
Gök, seninle paylaşmış sevincin, yasını!..
Gönlümü o uhrevî heybetinle çelen dağ;
Sevdâlı gül elinde, bulduk haslar hasını!..
İçimizde bir aşkın ne şirin özlemi var.
Nevruz çiçeklerinde, renklerin ihtişâmı!..
Bezm-i elestten gelen, bir ahtın elemi var;
Ömre şahit eyledik, solgun yüzlü akşamı!..
Ey beni dosta çeken, korku ve umut dağı!...
Hasretin cemresidir, başımda tüten efkâr...
Yeryüzünü göklere bağlayan hudut dağı;
Gönlümde lâv misâli kaynayan dalgalar var!..
Kuş uçmaz, kervan geçmez, başından düştü tacım.
Yakup manastırında, can ayrıldı eşinden!..
Hasret içimde büyür, çağlar var dinmez acım;
Dağ vurdun yüreğime, yalnızlık ateşinden!..
Arasın nağmesiyle, söken her şafağında;
Tutuşan duyguların Hazarda çalkalanır!..
Hızır-İlyas gezinen taşında, toprağında;
Yeşil otlar göğerir, gonca gül halkalanır!..
Bazen bir deli poyraz eser, geçer başından;
Koparıp yırtmak ister, o nûrdan duvağını!..
Ta ezelden birliğe inanan her taşından;
Yükselen od eritmiş, Zerdüşt ün ocağını!..
Şafaklarda kanayan karanfil, Aslı Han mı?!...
Tar ının tellerinde, tutuştu bizim eller!..
Çektiğimiz her çile, bir ezelî fermân mı?
Ceylan gözlü Saramı apardı kanlı seller!...
Ey uykuyu gözüne haram eyleyen anne!...
Anlat Kaçak Nebi yi, Köroğlu nu, Oğuzu
Dedem Korkut yurduna, dirlik dileyen anne;
Er gerektir kurtara, tutsak düşen Uruz u!..
Kimi ortak eyledin, Mecnun un feryâdına!?..
Eteğinde gül ova, gülleri ince, nârin!..
Mersiyeler okunur, peygamber evlâdına;
Duâlar kadar içli, duâlar kadar derin!...
Sen canı kurban deyip, baş üstünde yer verdin;
Tufan dalgalarında, nûr yüklü bulutlara!..
Sen engin yüreğinden gül derdin, lale derdin;
Merhem eyledin sürdün, kanayan umutlara!...
Ey hasret gemisini, göklere bağlayan dağ!...
Çektiğin her çilede, benim de bir payım var
Öz derdinden el çekip dertlere ağlayan dağ;
İshâk öten tepende, bir garip sarayım var!...
Ey bana sonsuzluğun, tadını tattıran dağ!...
Başında nazlı hilâl, niyâzda iki büklüm
Gökler derinliğince, cana can kattıran dağ;
Öteler ötesinden gel diyor, sonsuz ölüm!...
Ey hakîkat yolunda bağrına, taş bağlayan!
İhrama bürünmüşsün, erenler durağında!..
Odlar yanan bağrında, âh çeken, kan ağlayan;
Göklere kanat açtın, bir sabrın doruğunda!...
Varsın garip başında kar olsun, tipi olsun;
Billûr pınarlarından kaynıyor âb-ı hayat!..
Yadigârındır bana, mavi gök bende kalsın;
Elvedâ, heybetiyle büyüdüğüm kâinat!...
______________
*Türk Edebiyatı Dergisinin, Ağustos 2000 sayısında da yayınlanan bu şiir, Şair Nüzhet ERMANın anısına düzenlenen Türkiye genelindeki yarışmada, birinciliği başka bir şairin şiiriyle paylaşmıştır.